KULLANILAN SPERM VE YUMURTALAR EŞLERİN KENDİSİNE Mİ AİTTİR ?
Kesinlikle evet. Bu işlemler için aranan şartlardan birisi de resmi nikah belgelerinin tarafımıza ulaştırılmasıdır. Hangi nedenle olursa olsun sperm üretmeyen erkek veya yumurta geliştiremeyen çiftler tedaviye kabul edilmez. Tedavilerde kullanılacak üreme hücreleri kesinlikle resmi nikahlı eşlerin kendi hücreleridir.
BU TEKNİKLERLE BAŞARI ŞANSI NE KADARDIR?
Tüp bebek tedavisinde başarı şansını çiftin özelliklerine göre belirtmek gerekir. Çünkü tüp bebekteki başarı şansını yumurtalık kapasitesi, yaş faktörü, ciddi erkek faktörü gibi bir çok parametre etkilemektedir. Embriyo transfer edilen çiftlerde 37 yaş altı, yumurtalık rezervi iyi bir bayanda başarı şansı %55 iken, 40 yaş üzerinde bu şans %30'lar civarındadır. Bu yaş gurubunda yüksek genetik anomali oranı olabileceği için preimplantasyon genetik tanı uygulamaları yapılmamakta ve böylece genetik olarak belirlenmiş normal embriyo transfer edilerek gebelik şansı arttırılmaya çalışılmaktadır.
BU TEDAVİLER SONRASI ANORMAL ÇOCUK DÜNYAYA GETİRME RİSKİ VAR MIDIR?
Tedavi ile doğan bebekler ile normal yolla doğan bebekler arasında fiziksel ve zihinsel gelişim açısından fark bulunmamıştır.
ART’DE HAZIRLIK İÇİN KULLANILAN İLAÇLAR:
Folik asit eksikliğinde bebeklerde nöral tüp defekti adını verdiğimiz ,bebek sağlığını olumsuz etkileyen çok önemli bir sorun oluşabilmektedir.Bu durumun önemi, gebelikten birkaç ay önce başlanacak folik asit kullanımı ile bu durumun önlenebilir olmasıdır.Bu nedenle tedavinin hazırlık döneminde folik asit preparatları veya folik asit içeren vitaminler kullanılmaktadır.
Rahim ağzında veya menide bulunabilecek mikropların tedavisi tüp bebek tedavisinde başarı şansını arttıracaktır.Bu nedenle hazırlık döneminde hem kadın hem de erkeklere antibiyotik kullanımı önerilmektedir.
ART TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN SEROLOJİK TESTLER
Tüp bebek tedavisine başlamadan önce hem kadın hem de erkeğe yapılacak bazı kan tetkikleri çiftin sağlıklı bir bebek elde etmesinde büyük önem taşır.
Bu testler:HbsAg,anti-Hbs,anti-HCV,anti-HIV(l+ll),Rubella lgG,Toxoplazma lgG
Yapılacak tetkiklerle çiftlerdeki mevcut enfeksiyonlar tanımlanabilmekte , bebeğin hemen doğum sonrası korunması için böylece önlemler alınabilmektedir.
Hepatit B ve rubella yani kızamıkçık gibi enfeksiyonlara karşı bağışıklığın saptanması ise tedaviye girmeden önce, gereken durumlarda hastaya aşı uygulanmasına imkan verir ve bağışıklığın teyid edilmesini takiben hastanın tedavisi başlatılır.
Bu incelemeler tedaviyi gerçekleştirecek sağlık personelinin korunması ve çiftten elde edilecek sperm veya embriyoların dondurulması sırasında bulaşmanın önlenmesi için önlemler alınması bakımından da önemlidir.
ART TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN MİKROBİYOLOJİK TESTLER
Hastanın ilk muayenesi , alt genital yani üreme sisteminin enfeksiyonlar yönünden değerlendirilmesi için de önem taşır.Rahim ağzından alınacak kültür, direkt yayma,mikoplazma kültürü ve klamidya antijen tespiti ile detaylı bir tarama yapılabilir. Mevcut enfeksiyonlar hem infertilite tedavisi, hem de çiftlerin genel sağlığı için önem taşımaktadır.
Bu enfeksiyonlar vajina florasını bozmakta ve rahim ağzının doğal akıntısında da olumsuz değişikliğe yol açmaktadır. Mikoplazma ve klamidya enfeksiyonları infertiliteye sıklıkla eşlik ettiği için ,gerekli tedavinin yapılması tüp bebek tedavisinde başarıyı da arttıracaktır.
ART TEDAVİSİ VE İLAÇ KULLANIMI
Çocuk isteği ile tüp bebek merkezlerine başvuran ailelerde ilk görüşmede ayrıntılı bilgi alınırken, geçirilmiş ve halen mevcut hastalıklar da öğrenilir.Böylece hastaların arzu edilen gebeliğe en sağlıklı şekilde başlamaları planlanır;mümkünse öncelikle mevcut hastalığın tedavisi ve iyileşmenin sağlanmasını takiben infertilite tedavisine başlanır.Bu şekilde gebelikte bazı ilaçların kullanılması nedeniyle bebeğe verilebilecek zararlar da önlenmiş olur.Ayrıca infertilite tedavisi sırasında kullanılacak bazı ilaçların folikül ve yumurta gelişimi üzerine olumsuz etkileri olabileceği de bilinmektedir.Bu nedenle hastaların ilaç kullanımı mümkün olduğunca en aza indirilir.
Depresyon gibi bazı hastalıkların tedavisi ise hem tedavinin kolay uygulanmasını sağlamakta ,hem de başarı şansını arttırmaktadır.
Bazı kronik hastalıklarda ise infertilite tedavisinin hastalığın alevlenme dönemleri geçtikten sonra başlatılması ve sürekli kullanılan ilaçların ilgili branşlardaki meslektaşlarımızla konsülte edilerek, infertilite tedavisini ve muhtemel bir gebeliği öngörerek planlanması doğru olacaktır